Sinema filmleri, tarihî gelişim itibarıyla, basından sonra bulunan en eski kitle iletişim araçlarındandır. Filmler yoluyla da düşünce ve kanaatler açıklanır; bu sebeple de, filmlerin kişiler ve toplum üzerinde etkisi büyüktür. Bu itibarla, filmlerin de denetimden geçmesi gerekir. Önemli olan, bu denetimin nasıl bir sistem dahilinde yapılacağıdır. Bazı ülkelerde sansür sistemi, bazı ülkelerde ise oto-kontrol sistemi uygulanmaktadır. Türkiye'de 1986 yılına kadar katı bir sansür sistemi uygulanmıştır. 1986 yılında çıkarılan SVMEK ile, filmlerin denetimi yetkisi İçişler Bakanlığı'ndan alınıp Kültür Bakanlığı'na verilmiştir. Bu kanunla, video eserleriyle müzik eserleri de denetime tabi tutulmuş ve yeni kurulan Alt Komisyon ile Denetleme Kurulu'na SESAM ve MESAM isimli mesleki kuruluşlardan da birer üye seçilmesi öngörülmüştür. Bu, Batı'da uygulanan film denetim sistemine paralel bir düzenleme ve gelişmedir. Ancak, filmler ve diğer eserler Bakanlık nezdindeki denetimden sonra, gösterim ya da sunum anında da denetime tabi tutulabilmektedir. Kanunda yazılı denetleme kriterlerinin objektif olarak ve doğru yorumlanması önem arzetmektedir.
As regards historical development, cinema films are one of the oldest mass media. Thought and opinion can also be expressed and disseminated through films; for this reason, films have great influence on people and society. Thus, films must be controlled before performance. The most important point is that how the control will be done. While in some countries a strict cencorship system is enforced, an auto-control system is applied in other countries. In Turkey, a strict cen-sorship system was enforced until 1986. In 1986, a new Act so-called SVMEK was enacted and the control offilms was giyen to the authority of the Ministry of Culture, instead of the Ministry of Interior. Video works and musical works as well as cinema films are controlled by the newely-established "Sub-Comission" and "Supervisory Board". One member of these Comission and Board is elected from the Professional Organizations so-called SESAM and MESAM by the Minister of Culture. This new controlling system is parallel to the systems applied in the West. Moreover, films and other works can be controlled during their performance at cinemas, on tele-visions or on radios. The criteria of control offilms should be determined and interpreted objec-tively and correctly.
