Yabancılaşma bir uyumlu olarak karışmama duygusudur. Bu duygu kendisini
fiziksel, psikolojik, ekonomik, zihinsel, sosyal, dini, siyasi ya da manevi gibi farklı şekillerde
açığa çıkarabilir. ‘Yabancılaşma’ terimi Amerikan edebiyatında yaygın bir şekilde kullanılan
bir terim olmasa bile, kendisini bir çok yirminci yüzyıl yazarlarının eserlerinde oldukça sık ve
aktif bir şekilde gösteren bir sorundur. Yabancılaşma sorununu kıskacına alan çağdaş
yazarlar arasında, William Faulkner’ın eserlerindeki yirminci yüzyıl insanının kendini
arayışını tasvir eden etkili beyanları yabancılaşmış olma duygusunun korkunç yönlerini
okuyucunun gözleri önüne sermektedir. Bu yazı Faulkner’ın Light in August eserinde
bulunan muhtelif kişilerdeki yabancılaşma izlerini ortaya çıkarmak ve soyutlanmalarının
esas nedenlerini araştırmaya çalışmaktadır.
Alienation is a feeling of not harmoniously blending in. This feeling can manifest
itself in various sorts such as physical, psychological, economical, mental, social, religious,
political or spiritual. Even though the term ‘alienation’ is not widely used in American
literature, it is an issue that manifested itself quite frequently and vigorously in the literary
works of several writers of the twentieth century. Among various contemporary authors to
grapple with this issue of alienation, William Faulkner’s vivid accounts of twentieth century
man’s quest for self in his literary works reveal the reader the morbid facets of the sense of
being alienated. This paper tries to find out the traces of alienation in several characters
and delve into the roots of their isolation in Faulkner’s Light in August.