This paper is intended to introduce Nana Rademacher, one of the contemporary female
science fiction writers in Germany, and to study her work Wir Waren Hier (We Were Here, 2016)
which has been seen as an anti-utopian fiction by different critics. In this study, the focus is on antiutopia
which has become a popular literary genre as a result of social, economic and political
disappointment experienced in the 20th and 21st centuries. The protagonist, fifteen-year-old Anna,
lives in a devastated Berlin which lies in ruins following several years of inter-state conflict which
has now been under the hegemony of civil war and military rule. Self-preservation and lawlessness
has become the order of the day. Anna’s perspective on her broken world is passionate, strange,
harsh and desperate, but also full of hope. This is the story of a girl searching for a way forward in
spite of all the obstacles, and who is fighting for life, love and freedom. The struggle for
existence/survival in an authoritarian-totalitarian system, as an important characteristic of an antiutopian
society, is one of the basic topics which is fictionalized by Rademacher and narrated by
Anna within the work. Extremities, hopelessness, violence, war and the end of the mankind as a
result of technology take place in this work. This study aims to determine whether and to what
extent the work of Rademacher occurs as an anti-utopian book and how it makes Berlin a part of
anti-utopian world.
Bu çalışma, Almanya’nın çağdaş bayan yazarlarından Nana Rademacher ve onun birçok
açıdan “karşı-ütopya” olarak değerlendirilebilecek olan Wir Waren Hier adlı eserini irdelemeyi
amaçlamaktadır. Çalışmanın merkezinde, 20. ve 21. yüzyıllarda sosyal, ekonomik ve politik açıdan
yaşanan hayal kırıklıklarının ortaya çıkardığı edebi bir tür olan “karşı-ütopyalar” vardır. 15
yaşındaki roman kahramanı Anna, yaşamını, uzun yıllar süren devletlerarası anlaşmazlıklar
sonucunda tahrip edilmiş, yıkık dökük, savaş ve askeri hâkimiyet altındaki Berlin’de
sürdürmektedir. Bu parçalanmış dünyaya Anna, sabır ve tecrübesizlik, acımasızlık ve hayal
kırıklığına uğramışlığın içerisinde yine de umut dolu yaklaşır. Onun hikâyesi, tüm olumsuzluklara rağmen tam bir distopik roman kahramanı gibi aşk, yaşam ver özgürlük için mücadele eden ve
geleceğe umutla bakan bir kızın hikâyesidir. Otoriter/Totaliter bir sistem içerisindeki var olma
mücadelesi, karşı ütopya toplumlarının karakteristik bir özelliği olarak Rademacher tarafından
kurgulanan ve eser içerisinde Anna tarafından anlatılaştırılan temel konulardandır. Ayrıca,
aşırılıklar, umutsuzluk, şiddet, savaş, teknolojinin insanlığın sonunu getirmesi gibi karşı ütopik
izlekler de eser içerisinde yer almaktadır. Bu çalışma, Rademacher’in söz konusu eserinin ne
ölçüde karşı ütopya olarak nitelendirilebileceğini ve eserin Berlin’i nasıl karşı ütopik dünyanın bir
parçası haline getirdiğini ortaya koymayı amaçlar.