Edebi çeviri eyleminde, özellikle metaforik yapılarda, “dolaylı” tercümenin
kaçınılmaz olduğu görüsü bir tez olarak öne sürülebilir. Çevirinin eşdeğer olması/olmaması
doğrudan bu eylem ile ilgilidir. Tanzimat döneminde batı Edebiyatlarından Türkçeye
yapılan çeviriler niceliksel olarak artmışken, niteliksel olarak çevirmenlerin fazla bir kaygı
taşımadığını söyleyebiliriz. Batı Edebiyatlarından yapılan çevirilerde çevirmen empati yolu
ile yazarın iletişimsel olarak kast ettiklerini algılayıp, dolaylı yoldan metni yeniden
biçimlendirdiği görülmektedir. Ne var ki abartılı ve aşırı yorum çoğu kez metnin
anlaşılabilirliğini zedelemektedir. Alman Edebiyatından Türkçeye yapılan çevirilerde bunun
örnekleri bariz bir şekilde görülmektedir.
In literary translation process, particularly in metaphoric structures, the inevitability
of “indirect” translation may be claimed as a thesis. The in/equivalency of the translation is
directly related with this act. In Tanzimat reform era, the quantity of the translations from
western literatures into Turkish has increased but the translators were not concerned about
the quality. The translators have recreated the text indirectly by perceiving the sense of the
author by an emphatic way in the translations from western literatures. But exaggerative
comment generally distracts the understandability of the text. An example of this can be
clearly seen in the translations from German Literature into Turkish.