SBE, Doktora, Anatomi (Vet) Koleksiyonu
http://hdl.handle.net/123456789/1168
Anatomi (Vet) Anabilim Dalı'nda yapılan doktora tezleri bu koleksiyon altında listelenir.2024-03-28T08:19:17ZDevekuşunda (Struthio camelus) kalp ve arterleri üzerinde makroanatomik bir araştırma
http://hdl.handle.net/123456789/10083
Devekuşunda (Struthio camelus) kalp ve arterleri üzerinde makroanatomik bir araştırma
Yoldaş, Atila
Devekuşunda kalbin yeri, kalbin yapısal özelikleri ve kalp arteria'larının anatomik özeliklerini belirlemek için yapıldı. Literatürde, devekuşlarının kalp ve koraner arterleri üzerinde yapılan araştırmalar yok denecek kadar az olduğundan bu çalışmanın yapılmasına ihtiyaç duyuldu. Araştırmada her iki cinsten ergin 25 adet devekuşu kalbi ve 8 adet devekuşu kullanıldı. Materyaller latex enjeksiyon ve corrosion cast metotları kullanıldı. Diseksiyonu yapılan materyallerin fotoğrafları çekildi. Terminolojide NAA (1993) baz alınarak yazıldı, yetersiz olduğu durumlarda NAV (1992)'den yararlanıldı. Yapılan çalışmada devekuşlarında kalbin thoracoabdominal bölgede hemen hemen dik pozisyonda, ikinci- beşinci kaburgalar arasında yerleştiği ve 3/5'nin sternum tarafından kuşatıldığı belirlendi. Araştırmada dexter-sinister çapının, cranio-caudal çaptan daha uzun olduğu, kalp ağırlığının vücut ağırlığının %0,99'nu teşkil ettiği görüldü. Sinus covernousus bölümüne v. cava cranialis sinister, v. cava cranialis dexter ile v. cava caudalis'in açıldığı, sağ atrium'da bulunan mm. pectinati'nin sol atrium'dan bulunanlardan daha çok genişlediği ve geliştiği belirlendi. Ventriculus sinister'in hacminin yaklaşık yarısını oluşturan camera pulmonalis'e, iki adet vv. pulmonales'in açıldığı belirlendi. Yarım ay şeklindeki ostium atrioventriculare dexter'in ağzında, valva ostium atrioventriculare'nin kassel yapıda tek kapaktan oluştuğu, oval şeklindeki ostiumatrioventriculare sinister'in ise tek cuspisten oluşmuş valva ostium atrioventricularis sinister'den oluştuğu tespit edildi. Ventriculus dexter'de mm. papillares'in bulunmadığı, ventriculus sinister'de ise üç adet bulunduğu belirlendi. Kalbin a. coronaria sinistra ve a. coronaria dextra tarafından beslendiği, yapısal olarak kalbin beslenmesinin memelilere daha yakın olduğu belirlendi. A. coronaria sinistra, r. profundus, r. superficialis olarak devam edip, r. circumflexus ve r. interventricularis paraconalis'e ayrıldığı belirlendi. A. coronaria dextra, r. profundus ve r. superficialis'e ayrıldığı, r. superficialis'in r. circumflexus olarak devam edip, r. interventricularis subsinuosus'u oluşturduğu belirlendi. A. coronaria sinistra ve a. coronaria dextra'dan ayrılan r. conales, conus arteriosus ve conus arteriosus'a yakın ventriculus dexter bölümünü beslediği tespit edildi. Septum interventriculare'nin vaskularizasyonunu a. coronaria sinistra'nın ve a. coronaria dextra'nın r. profundus'ları tarafından yapıldığı, ayrıca r. interventricularis paraconalis ve r. interventricularis subsinuosus'dan ayrılan rr. septales'lerin de yardımcı olduğu belirlendi. Sonuç olarak devekuşlarında kalbin yeri, kalbin yapısal özelikleri ve kalp arteria'larının anatomik özeliklerinin belirlendiği bu çalışma ile literatüre önemli katkı sağlanarak ileriki yıllarda yapılacak çalışmalara da bir ışık tutulduğu kanaatindeyiz.; The aim of this investigation is to determine the place of the heart, its structural features and the anatomic features of the arteries of the heart of the ostrich. In the literature, there is only a few study about the heart and coronary arteries of the heart of the ostrich; and this is the main reason of this investigation. In this investigation, edult 25 ostrich hearts and 8 ostriches of both sexes were studied. Latex injection method and corroion cast methods were applied on materials. Dissected materials were photographed. NAA(1993) used as source for terminology, and NAV(1992) is also used when the former is insufficient. In the study the heart was found to be positioned vertically between 2-5th ribs in the thoracoabdominal region. Its 3/5 is covered by sternum. It was also seen that the dexter-sinister diameter is longer than the cranio-caudal diameter and its weight is %0.99 of the total body weight. It was determined that v. cava cranialis dextra,v. cava cranialis sinistra and v. cava caudails are opening to sinus cavernosus; and mm. pectinati in the right atrium are broader and more developed than those in the left atrium. Two vv. pulmonales are opening camera pulmonales that composes about the half of the ventriculus sinister. In the semilunar shaped ostium atrioventriculare dexter, there is valva ostium atrioventriculare dexter composed of single muscular structure valve; and in the oval shaped ostium atrioventriculare sinister there is valva ostium atrioventriculare sinister composed of single valve was found. It was seen that there is no mm. papillares in ventriculus dexter, on the other hand there are three of them in ventriculus sinister. The heart was found to be feed by a. coronoria dextra and a. coronaria sinistra; and this resembles the mammarian heart. It was observed that a. coronaria sinistra continues as r. profundus and r. circumflexus; and is divided as r.circumflexus and r.interventricularis paraconalis. A.coronaria dextra was found to be divided into r. profundus and r. superficialis; and the latter continues as r. circumflexus which composes r.interventricularis subsinuosus finally. R. conales that arises from a. coronaria sinistra and a. coronaria dextra was found to feed conus arteriosus and ventriculus dexter area nearby the conus arteriosus. It was determined that the vascularization of septum interventriculare is maintained by the r. profundus of the a. coronaria sinistra and a. coronaria dextra, also by rr. septales that are arise from r. interventricularis paraconalis and r. interventricularis subsinosus. Finally we are in the thought of contributing to the literature and to the studies in the future with this investigation about the place of the ostrich heart, its structural features and anatomic features of arteries of the heart.
2007-01-01T00:00:00ZYeni zelanda tavşanlarında mide ve bağırsakların bilgisayarlı tomografi görüntülerinden üç boyutlu görüntü elde edilmesi
http://hdl.handle.net/123456789/8095
Yeni zelanda tavşanlarında mide ve bağırsakların bilgisayarlı tomografi görüntülerinden üç boyutlu görüntü elde edilmesi
Dayan, Mustafa Orhun
Bu çalışma, Yeni Zelanda tavşanlarında mide bağırsak sistemini oluşturan anatomik yapıların bilgisayarlı tomografi (BT) görüntülerinin üç boyutlu modellerini ve bu model üzerinden organların biyometrik özelliklerini ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla her iki cinsiyetten (8 erkek, 8 dişi) toplam 16 adet ergin Yeni Zelanda tavşanı kullanıldı. Tavşanlar BT çekimlerinden bir gün önce aç bırakılarak sürgüt ilaç uygulandı. Hayvanlara hem BT görüntülemesinden 3 saat öncesinden başlayarak çekim anına kadar oral olarak, hem de çekim öncesinde rectal olarak kontrast madde verildi. Genel anesteziye alınan hayvanların prone pozisyonda iken BT görüntüleri çekildi. Tomografisi çekilen hayvanlardan elde edilen axial görüntüler; DICOM formatında stoklandıktan sonra CD ortamına aktarıldı ve üç boyutlu modelleme programı olan MIMICS® kullanılarak rekonstrüksiyon işlemi yapıldı. Mide bağırsak sistemi organlarının yüzey alanları ve hacimleri, bu program tarafından üç boyutlu olarak rekonstrükte edilen görüntüler üzerinden otomatik olarak hesaplandı. Mide, cecum ve cecum haricindeki bağırsakların yüzey alanlarının bütün incelenen sisteme oranları hesaplandığında sırası ile %11, %39 ve %48 olarak tespit edildi. Mide, cecum ve bağırsakların hacimlerinin bütün sisteme oranları hesaplandığında sırası ile %17, %59 ve %23 olarak tespit edildi. Araştırma sonunda 8 adet (4 erkek, 4 dişi) tavşan ötenazi edildikten sonra diseksiyonu yapılarak bu hayvanların mide ve bağırsak bölümleri üzerinde gerekli uzunluk ölçümleri gerçekleştirildi. Tavşanlarda mide-bağırsak sisteminin ölçümleri sonucunda en uzun bağırsak bölümünün jejunum olduğu belirlendi. Sonuç olarak teknoloji kullanılarak farklı bir metot ile elde edilen bulguların mide bağırsak sistemi üzerinde gerçekleştirilecek çalışmalara zemin teşkil etmesinin yanı sıra anatomi alanına da yeni bir açılım sağlayacağı düşünülmektedir.; The aim of this study was to reveal three dimensional reconstructions of organs of gastro-intestinal system obtained from computed tomography images, and also to show biometric parameters of the related organs. Total 16 New Zealand white rabbit (n:8 female, n:8 male) were used as animal material. One day before the imagining computed tomography, oral laxative was administered and no diet was given. Contrast solution was administered both orally and rectally route before 3 hours. Computed tomography imagining was done under the general anesthesia at prone position. Axial images obtained from computed tomography were stocked at DICOM formats and transferred to CD. Three dimensional reconstructions were made by MIMICS computer software. Volume and surface area of gastro-intestinal system organs were calculated by automatically with computer software. Surface areas of stomach, cecum and intestines except for cecum were 11%, 39% and 48% of total gastro-intestinal system, respectively. Volumes of stomach, cecum and intestines except for cecum were 17%, 59% and 23% of total gastro-intestinal system, respectively. Total 8 rabbits (n:4 female, n:8 male) were euthanasied and dissected. Lengths of stomach and intestines were measured. Jejunum was determined to be the longest portion of gastro-intestinal system. As a consequence, gastro-intestinal results obtained from actual technology used in this study may be a key to future investigations and to the new approach in the anatomy science.
2009-01-01T00:00:00ZSporda doping amaçlı kullanılan nandrolonun puberta dönemindeki ratların Femur ve Humerus'u üzerine morfometrik etkisi
http://hdl.handle.net/123456789/8059
Sporda doping amaçlı kullanılan nandrolonun puberta dönemindeki ratların Femur ve Humerus'u üzerine morfometrik etkisi
Lök, Sefa
Bu araştırmanın amacı sporda doping amaçlı kullanılan nandrolonun puberta dönemindeki ratların femur ve humerus'u üzerine morfometrik etkisini belirlemektir. Araştırmada 30 günlük 60 adet Spraque Dawley rat kullanıldı. Deney uygulamaları Selçuk Üniversitesi Veteriner Fakültesi Deney Hayvanları Ünitesinde gerçekleştirildi. Çalışma protokolü aynı fakültenin etik kurulu tarafından onandı. Erkek ve dişi ratlar nandrolon, fıstık yağı ve kontrol olarak üç farklı gruba ayrıldı. Nandrolon 10 mg/kg dozunda ticari ilacın dilüenti olan fıstık yağında intraperitoneal yolla 5 gün uygulanıp 2 gün dinlendirilerek 4 hafta uygulandı (Nandrolon grubu). Fıstık yağı grubuna fıstık yağı intraperitoneal olarak nandrolon grubunda olduğu gibi uygulandı. Kontrol grubuna hiçbir uygulama yapılmadı. Ratlar 4. hafta sonunda pentobarbitalin intraperitoneal enjeksiyon ile ötenazi edildi. Daha sonra materyallerin ön ve arka extremiteleri ortaya çıkarılarak diseke edildi. Sağ yüzdeki humerus ve femur kemiklerinin belirlenen anatomik referans noktalarından her birine gerekli morfometrik ölçümler kumpasla yapıldı. Nandrolon, fıstık yağı ve kontrol gruplarının femur kemiği boy uzunlukları ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak önemli bulundu (p<0,05). Dişi nandrolon ile dişi fıstık yağı ve kontrol gruplarının humerus boy uzunlukları ortalamaları arasındaki fark istatistiksel olarak önemli bulundu (p<0,05). Nandrolon grubunun femur ve humerus kemiklerinin boy uzunlukları arasında ise cinsiyet açısından aralarında anlamlı bir farklılık bulunmadı (p>0,05). Dişi nandrolon grubunun humerus cortex kalınlığı ve medullar çapı istatistikî olarak diğer gruplarda farklıydı (p<0,05). Sonuç olarak nandrolonun özellikle puberta dönemindeki sporcular başta olmak üzere tüm sporcularda kullanılması femur ve humerus gibi kemiklerin uzamasını durdurabileceği kanaatine varıldı.; The purpose of this research was to evaluate the morphometric effects on nandrolone used as doping in sports on femur and humerus of rats in the pubertal term. 30-day, 60 pieces Spraque Dawley rats were used in the study. Experimental applications were performed in Laboratory Animal Unit of Selcuk University, Veterinary Faculty. The study protocol was approved by the ethics committee of the same faculty. Male and female rats were divided into three different groups as nandrolone, peanut oil, and control groups. Nandrolone was injected 10 mg / kg intraperitoneally within peanut oil diluents of the commercial drug during 4 weeks, as 5 days and left for 2 days of rest by the break (Nandrolone group). Peanut oil group was applied penult oil via intraperitoneal like nandrolone group. The control group was no any treat. Rats were got euthanasia with intraperitoneal injection of pentobarbital at the end of the fourth week. And then, front and rear extremities of the material by being revealed were dissected. Necessary morphometric measurements were made with calipers to every one of the anatomical reference points determined of the humerus and femur bones on the right side. Statistically significance (p<0.05) difference was determined amongst femur bone height averages of nandrolone, peanut oil and control groups. Difference between humerus height averages of female penult group, female control groups and female nandrolone group was found statistically significant (p<0,05). There was no statistically significance determined between the height of the femur and humerus bones of the nandrolone group (p>0,05), compared to sex difference. Cortex thickness and medullar diameter of nandrolone female humerus were statistically significant than other groups (p<0.05). As a result, it can be concluded that nandrolon, used mainly athletes in the puberty period and in all athletes, stops elongation of the bones such as femur and humerus.
2009-01-01T00:00:00ZYeni Zelanda tavşanlarında diz ekleminin diseksiyon, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülerinden üç boyutlu verilerinin elde edilmesi
http://hdl.handle.net/123456789/8042
Yeni Zelanda tavşanlarında diz ekleminin diseksiyon, bilgisayarlı tomografi ve manyetik rezonans görüntülerinden üç boyutlu verilerinin elde edilmesi
Sert, Özlem Akkoyun
Sunulan çalışma, Yeni Zelanda tavşanlarında diz eklemini oluşturan anatomik unsurların diseksiyon ve manyetik rezonans (MR) görüntülerinin analizleri ile birlikte multidedektör bilgisayarlı tomografi (MDBT) çıktılarının üç boyutlu modellerini ve eklemi oluşturan kemiklerin biyometrik özelliklerini ortaya koymak amacıyla gerçekleştirilmiştir. Bu amaçla her iki cinsiyetten toplam 16 adet ergin Yeni Zelanda tavşanı kullanıldı. Diz eklemlerinin yüksek çözünürlüklü MR ve MDBT görüntüleri elde edildikten sonra hayvanlar usülüne göre öldürülerek eklem bölgeleri diseke edildi. MDBT'den elde edilen axial görüntüler üç boyutlu program yüklenen bilgisayara aktarılarak rekonstrüksiyon gerçekleştirildi. Rekonstrükte edilen görüntülerin biyometrik ölçümleri bu program sayesinde otomatik olarak ölçüldükten sonra istatistik analizi yapıldı. Diseksiyon ve MR görüntülerinde diz eklemindeki menisküs ve çapraz bağların diğer memelilerinkine benzerlik arz etmekle birlikte Yeni Zelanda tavşanlarında patella'nın kalın bir yağ kitlesi içerisine gömülü olduğu ve diz eklemin caudal'inde 3 adet susam kemiği tespit edildi. Sunulan çalışmada, aynı cinsiyetin sağ ve sol diz eklemindeki karşılıklı kemikleri arasında istatistiksel açıdan önemli farklıklar (p< 0.05) kaydedildi. Sonuç olarak; sunulan çalışmada yüksek teknoloji de kullanılarak elde edilen bulguların diz eklemi üzerinde gerçekleştirilecek deneysel çalışmalara zemin teşkil etmesinin yanı sıra anatomi alanına modern bir açılım sağlayacağı düşünülmektedir.; This study was performed to reveal the bone related-biometric peculiarities and three-dimensional modellings of multidetector computed tomography (MDCT) outputs in addion to the analyses of dissection and magnetic resonance images of the anatomical structures of the knee joint in the New Zealand rabbits. For this purpose, a total of 16 adults New Zealand rabbits of both sexes were used. After being obtained high resolution-MR-MDBT images of the knee joints, the animals were killed by conventional methods and then dissected their articular regions. Transferring to a personal computer in which the 3D modelling software, the axial images obtained from MDBTwere reconstructed. All biometrical measurements of the reconstructed images were automatically calculated by this program to analyze statistically. Based on the dissection and MR images, although the menisci and cruciate ligaments of the knee joint in the New Zealand rabbits resembled to the other mammals, we recored that patella was buried in a mass of thick fat and that the 3 sesamoid bones existed caudal to the knee joint. The present study showed that the corresponding bones in the right and left knee jonts of same sexes had statistically significant differences (p< 0.05). In conclusion, it has been suggested that this work using high technology may contribute to the future studies on the knee joint and may add modern dimension to anatomical education.
2009-01-01T00:00:00Z