2012, Sayı 27
http://hdl.handle.net/123456789/11139
2024-03-28T22:27:37ZFazli'nin Cami-i Kasas ve Kitab-ı Fazullah mesnevileri
http://hdl.handle.net/123456789/11859
Fazli'nin Cami-i Kasas ve Kitab-ı Fazullah mesnevileri
Sevgi, Ahmet
Her bilim dalında olduğu gibi sosyal bilimler alanında çalışanlar da zaman
zaman değişik sorunlarla karşılaşmaktadırlar. Bu sorunların basında da katalog
bilgilerindeki hatalar gelmektedir. Bu makalede Yapı Kredi Sermet Çifter
Araştırma Kütüphanesi Yazmalar Kataloğu’nda göze çarpan bir yanlışlığa işaret
edilerek doğurduğu olumsuz sonuçlar üzerinde durulmaktadır.; Like in every branch of science academics, who work in the field of social
science, could face with problems from time to time. One of the major problems in
the field is the mistakes and inaccuracy of catalogue information. In this article the
mistakes in the Yapı Kredi Sermet Çifter Arastırma Kütüphanesi Yazmalar
Katalogu (Yapı Kredi Sermet Çifter Research Library Manuscript Catalogue) will
be examined and the negative consequences of them will be discussed.
URL: http://sefad.selcuk.edu.tr/sefad/article/view/54
2012-01-01T00:00:00ZAliens in Light in August
http://hdl.handle.net/123456789/11858
Aliens in Light in August
Dizdar, Srebren; Toker, Alpaslan
Yabancılaşma bir uyumlu olarak karışmama duygusudur. Bu duygu kendisini
fiziksel, psikolojik, ekonomik, zihinsel, sosyal, dini, siyasi ya da manevi gibi farklı şekillerde
açığa çıkarabilir. ‘Yabancılaşma’ terimi Amerikan edebiyatında yaygın bir şekilde kullanılan
bir terim olmasa bile, kendisini bir çok yirminci yüzyıl yazarlarının eserlerinde oldukça sık ve
aktif bir şekilde gösteren bir sorundur. Yabancılaşma sorununu kıskacına alan çağdaş
yazarlar arasında, William Faulkner’ın eserlerindeki yirminci yüzyıl insanının kendini
arayışını tasvir eden etkili beyanları yabancılaşmış olma duygusunun korkunç yönlerini
okuyucunun gözleri önüne sermektedir. Bu yazı Faulkner’ın Light in August eserinde
bulunan muhtelif kişilerdeki yabancılaşma izlerini ortaya çıkarmak ve soyutlanmalarının
esas nedenlerini araştırmaya çalışmaktadır.; Alienation is a feeling of not harmoniously blending in. This feeling can manifest
itself in various sorts such as physical, psychological, economical, mental, social, religious,
political or spiritual. Even though the term ‘alienation’ is not widely used in American
literature, it is an issue that manifested itself quite frequently and vigorously in the literary
works of several writers of the twentieth century. Among various contemporary authors to
grapple with this issue of alienation, William Faulkner’s vivid accounts of twentieth century
man’s quest for self in his literary works reveal the reader the morbid facets of the sense of
being alienated. This paper tries to find out the traces of alienation in several characters
and delve into the roots of their isolation in Faulkner’s Light in August.
URL: http://sefad.selcuk.edu.tr/sefad/article/view/55
2012-01-01T00:00:00ZHayali bir coğrafya tasavvuru: Orta Asya (1908-1923) -II. Meşrutiyet dönemi hikaye ve romanı-
http://hdl.handle.net/123456789/11857
Hayali bir coğrafya tasavvuru: Orta Asya (1908-1923) -II. Meşrutiyet dönemi hikaye ve romanı-
Coşkun, Betül
Türkçülük ve Turancılık, Meşrutiyet dönemi Türk edebiyatını şekillendiren en önemli
ideolojidir. Bu ideolojinin etkisi ile yazılan roman ve hikayelerde Türkçü kahramanlar bir
şekilde Türkistan’la irtibata geçer. Bu irtibat neticesinde Türkistan coğrafyası siyasi,
ekonomik, coğrafi ve kültürel özellikleri ile roman ve hikayelerin arka planını teşkil eder.
Yazarlar, Türkistan’ı tarihi/ütopik roman/hikaye kurgusu içinde ya da güncel siyasi olayları
romanın merkezine koyarak işlerler. İdeolojik gayelerle yazılan ve dönemin siyasi sürecinin
etkisinde şekillenen bu eserlerin çoğunda didaktizm dikkati çeker. Bu eserlerde, Doğu
Türkleri ile Batı Türkleri arasındaki dil, din, milliyet birliği vurgulanırken genellikle Turancılık
ideali savunulur. Yazarlar tarafında Osmanlı Türklerinin Türkistan’daki Türklere yardım
elini uzatması tavsiye edilir. Bu bağlamda, roman ve hikayelerde Türkistan’a giden ve bu
coğrafyadaki Türkler için çalışan tiplemeler oluşturulur.; Turkism and pan-Turanism are the most significant ideologies that shaped the
period of Constitutional Monarchy. Turkish heroes in the narratives and novels, which were
written under the influence of this ideology, somehow come into contact with Turkistan. As
a consequence of this interaction, the Turkistan geography with its political, economic,
geographical and cultural features makes up the background of novels and narratives. The
authors deal with Turkistan by placing it within the center of historical/utopic
novel/narrative fiction or current political events. Didactics draws our attention to the
majority of these works of art which have been written with certain ideological aims and
were formed under the influence of the political process of the period. While focusing on
the solidarity of language, religion, unity of nation among the Eastern and Western Turks,
ideal of pan-Turanism is supported in general. The authors suggest the Ottoman Turks to
extend their helping hands to the Turks in the Turkistan. In this context, there are types of
people who work for the Turks, who go to Turkistan in the novels and narratives.
URL: http://sefad.selcuk.edu.tr/sefad/article/view/56
2012-01-01T00:00:00ZL' obsession de l'art dans l'oeuvre d'Emile Zola
http://hdl.handle.net/123456789/11856
L' obsession de l'art dans l'oeuvre d'Emile Zola
Özkaya, Emel
Başarının sıkıntısı insanı dayanılmaz fiziksel ve ahlaki acı içine sokar. İnsan mutlu ve
başarılı bir hayat sürdürmek için önleyici tedbirler almak zorundadır. Fakat bunları
abartmamak gerekir. İnsan tutkusunu abartmaya başladığında hayat onu rahatsız etmeye
baslar. Sanat eserinin güzelliği yaratıcı gücünü göstermektedir. Sanatçının yasam sıcaklığı
duygularını ifade eder. İnsan gerçek sevgisinin kökeninde bulunan duyguları yansıtır. Bu
sevgi bazen devamlı, güçlü ve sürekli bir eğilim gibi ortaya çıktığında saplantı haline
dönüşebilir. XIX. yüzyılda resim sanatı sanatçılar için bir tutkuydu. Onlara göre, başarı
ancak tutkuyla elde edilir. Claude Lantier, Zola’nın Eser’inde Gervaise Macquart’ın oğlu ve
Meyhane’de Auguste Lantier’nin oğlu, tutkulu bir sanatçıdır. Asla sanatından tatmin
olmuyor. Açık Hava (Plein Air) isimli tablosundan yeni bir sanat akımı doğar. Christine’nin
sevgisine rağmen, arkadaşlarının yardımıyla Claude sanat tutkusu dolu olan birisi olarak
hayatına devam eder. Ölen çocuğunun portresi kayıtsızlığını belirler. Ve Claude
tamamlanmamış tablonun önünde kendini asar.; L’angoisse de la réussite met l’homme à la souffrance physique ou morale
intolérable. L’homme doit prendre des mesures préventives pour mener une vie heureuse
et réussie, mais il ne faut pas les exagérer. Quand l’homme exagère sa passion, la vie
commence à le déranger. La beauté de l’oeuvre d’art montre la puissance créatrice, la
chaleur de vie de l’artiste qui a la passion d’exprimer ses sentiments. L’être humain reflète
ses sentiments dont l’origine se trouve dans un véritable amour. Cet amour peut se
transformer parfois en obsession quand il apparaît comme une inclination puissante et
durable. Au XIXème siècle, la peinture était une passion pour les artistes. Selon eux, la
réussite ne s’obtient que passionnément. Dans L’oeuvre de Zola, Claude Lantier, fils de
Gervaise Macquart et d’Auguste Lantier dans L’Assommoir, est un peintre passionné. Il ne
se contente jamais de son art. Une nouvelle école naît de son tableau intitulé Plein Air. En
dépit de l’amour de Christine, les aides de ses camarades, Claude mène une vie pleine de
la passion de l’art. Le portrait de son enfant mort détermine son indifférence. Et Claude se
pend devant le tableau inachevé.
URL: http://sefad.selcuk.edu.tr/sefad/article/view/57
2012-01-01T00:00:00Z