SBE, Doktora, Protetik Diş Tedavisi KoleksiyonuProtetik Diş Tedavisi Anabilim Dalı'nda yapılan doktora tezleri bu koleksiyon altında listelenir.http://hdl.handle.net/123456789/8432024-03-29T08:50:53Z2024-03-29T08:50:53ZÜç farklı yttria stabilize zirkonya polikristalinin düşük ısı bozunması ve bozunmanın materyalin eğilme dayanımına etkisiÇevik, Esra Talayhttp://hdl.handle.net/123456789/143442019-01-16T00:02:00Z2015-01-01T00:00:00ZÜç farklı yttria stabilize zirkonya polikristalinin düşük ısı bozunması ve bozunmanın materyalin eğilme dayanımına etkisi
Çevik, Esra Talay
Tam seramik restorasyonlar mükemmel estetik, kimyasal stabilite ve biyouyumluluklarından dolayı metal-seramik restorasyonlara umut vaad eden bir alternatif olduğunu kanıtlamıştır. Zirkonya restorasyonlar olumlu özellikleri nedeniyle restoratif diş hekimliğinde sıklıkla kullanılmaktadır. Saydam-diş renginde monolitik zirkonyanın gelişimi veneer porselenin kullanılmadığı restorasyonların üretimine olanak sağlamıştır. Saf zirkonyadan monolitik zirkonya restorasyonların üretimi mekanik stabiliteyi ve dental restorasyonlarda endikasyonların genişliğini arttırmıştır. Monolitik zirkonya restorasyonlara ait az sayıda çalışma vardır. Oral kavitedeki zirkonya seramiklerin uzun dönem mekanik tavırlarına en zararlı etkinin DIB olduğu düşünülmektedir. Bu bozunma nemli atmosferde kolaylaşan; metastabil tetragonal fazın monoklinik faza yavaş dönüşümüne bağlıdır. Bu çalışmanın amacı 3 farklı monolitik Y-TZP seramiğin (Prettau, Supra Zr, CopraPretty) düşük ısı bozunması ve bozunmanın materyallerin eğilme dayanımına etkisini incelemektir. Toplamda 120 adet disk (ISO 6872 standardına uygun olarak 12.0 mm çapında 1.2±0.2 mm yüksekliğinde) 3 farklı presinterize zirkonya bazlı materyalden elde edildi. Örnekler üretici talimatnamesine göre sinterlendi. Kontrol grubu (K) örnekleri (n=10) her bir materyal grubu için 37°C de 5 saat distile suda bekletildi. Otoklav grubunda (O) örnekler standart otoklav sterilizasyon koşullarında 134°C, 0.2 MPa basınçta 5 saat yaşlandırıldı, Termal Siklus (T) grubunda örnekler 5°C ve 55°C banyolarda 10,000 termal siklusa tabi tutuldu. Asetik Asit (A) grubunda örnekler %4 asetik asitte 80°C de 168 saat bekletildi. Tetragonal - monoklinik faz transformasyonu tüm gruplarda X ışını kırınımı ile değerlendirildi. Her gruptan bir örneğin yüzeyi SEM ile görüntülendi. Eğilme dayanımı iki yönlü eğilme dayanımı testi ile ölçüldü. Veriler tek yönlü ANOVA, Kruskal Wallis ve Tukey HSD, Mann Whitney U testleri ile analiz edildi (α=.05). İstatistik analiz sonuçlarına göre en fazla göreceli monoklinik faz miktarı Prettau, en az CopraPretty materyalinde görülmüştür. Prettau ve Supra Zr materyallerine ait eğilme dayanımı (ED) değerleri arasındaki fark istatistiksel olarak anlamsızdır (p>0.05). En düşük ED değerlerini CopraPretty materyali göstermiştir.; All ceramic restorations have proved to be a promising alternative to metal-ceramic restorations mainly due to their excellent esthetics, chemical stability, and biocompatibility. Zirconia restorations have been increasingly used in restorative dentistry given their favorable properties. The development of translucent tooth-colored monolithic zirconia enables the fabrication of restorations without using veneering porcelain. Fabricating monolithic restorations from pure zirconia improves the mechanical stability and expands the range of indications. There are few available data on monolithic zirconia restorations. Low thermal degradation is considered to be the most detrimental effect on long term mechanical behaviour of zirconia restorations in oral cavity. Degradation is a progressive tetragonal to monoclinic transformation at the surface triggered by water molecules. The purpose of this study was to investigate the aging characteristics of three yttria-stabilized tetragonal zirconia polycrystalline (Prettau, Supra Zr, CopraPretty) and effect of low thermal degradation on flexural strenght. Total of 120 discs (d=12.0 mm, h=1.2±0.2 mm as per ISO 6872) were obtained from three presintered zirconia-based materials. Specimens sintered according to the manufacturers specifications. Control (K) specimens (n=10) for each brand left in distilled water at 37°C for 5 h. Experimental specimens were artificially aged at standard autoclave sterilization conditions,134ºC at 0.2 MPa for 5h in autoclave group (O); fatigued for 10,000 thermal cycles between baths hold at 5°C and 55°C in Thermal Cyclus (T) group and left in %4 asetic asid at 80°C for 168 h in Acetic Acid (A) group. Tetragonal to monoclinic transformation was measured by using X-ray diffraction for all groups. One sample surface from each brand was examined by scanning electron microscopy. Flexural strength was measured in biaxial flexural strenght test for all groups. Datas were analyzed using one-way ANOVA and Kruskal Wallis follewed by Tukey HSD and Mann Whitmey U test (α=.05). Corresponding to the XRD results; Prettau showed the highest; CopraPretty showed the lowest relative amount of the monoclinic phase content due to aging. The lowest biaxial flexural strength (FS) mean was recorded in CopraPretty. No significant difference was found between Prettau and Supra Zr (p>0.05).
2015-01-01T00:00:00ZFarklı yüzey işlemlerinin ve yapay yaşlandırmanın y-tzp zirkonya seramiklerin faz dönüşümüne ve eğilme dayanımına etkisiOkutan, Yenerhttp://hdl.handle.net/123456789/141222018-12-21T00:02:25Z2015-01-01T00:00:00ZFarklı yüzey işlemlerinin ve yapay yaşlandırmanın y-tzp zirkonya seramiklerin faz dönüşümüne ve eğilme dayanımına etkisi
Okutan, Yener
Bu çalışmanın amacı, farklı yüzey işlemlerinin ve yapay yaşlandırmanın Y-TZP seramiklerin yüzey pürüzlülüğüne, faz dönüşümüne ve eğilme dayanımına etkisini değerlendirmektir. Dört farklı Y-TZP seramiğe ait (Prettau, IPS e.max ZirCAD, Vita In-Ceram YZ, Lava) 280 adet bar şekilli örnek hazırlandı, yüzey ve yaşlandırma işlemlerine göre kontrol, kumlama, kumlama+yaşlandırma, aşındırma, aşındırma+yaşlandırma, Er:YAG lazer ve Er:YAG lazer+yaşlandırma olarak 7 farklı gruba ayrıldı. Yaşlandırma işlemi 10000 termal siklus (5-55 °C) ve 100000 mekanik yükleme (50 N) uygulanarak gerçekleştirildi. Yüzey pürüzlülüğü değerleri (Ra) profilometre ile ölçüldü. Bütün örnekler faz dönüşümünü belirlemek için XRD analizine tabi tutuldu. Örneklere üç nokta eğme testi yapıldı ve ISO 6872 standartlarına göre kırılma olana kadar yük uygulandı. Her gruptan birer örneğe SEM ve AFM analizleri uygulandı. Veriler tek yönlü ANOVA, Kruskal-Wallis, Tukey HSD ve Dunn's/Bonferroni testleri ile analiz edildi (p<0,05). Eğilme dayanımı değerlerinin değişkenliği Weibull dağılım fonksiyonu kullanılarak analiz edildi ve her grup için Weibull modülüsleri (m) hesaplandı. Yüzey pürüzlülüğü, göreceli monoklinik faz miktarı ve eğilme dayanımı arasındaki Pearson korelasyonları hesaplandı. Aşındırma ve kumlama grupları kontrol ve lazer gruplarına göre daha yüksek pürüzlülük değerleri göstermiştir (p<0,05). Lazer ve kontrol gruplarının yüzey pürüzlülüğü değerleri arasında istatistiksel olarak fark bulunmamıştır (p>0,05). Aşındırma uygulanan Prettau materyali en yüksek (1,34±0,14), ZirCAD kontrol grubu ise en düşük (0,24±0,02) Ra değerini göstermiştir. XRD analizine göre bütün materyaller için en yüksek monoklinik faz miktarı kumlamadan sonra bulunmuştur. Aşındırma grupları, lazer ve kontrol gruplarına göre daha yüksek monoklinik faz değerleri göstermiştir (p<0,05). Eğilme dayanımına bakıldığında aşındırma grupları kontrol gruplarına göre daha düşük değerler göstermiştir (p<0,05). Kontrol ve kumlama gruplarının eğilme dayanımı değerleri arasında önemli bir fark gözlenmemiştir (p>0,05). Lazer işleminin eğilme dayanımı üzerine etkisi bulunmamıştır (p>0,05). Weibull analizine göre aşındırma işlemi bütün materyallerde m değerlerini düşürmüştür. Yapay yaşlandırma işlemi uygulanan gruplar, uygulanmamış olanlarla benzer yüzey pürüzlülüğü ve eğilme dayanımı değerleri göstermiştir (p>0,05). SEM ve AFM görüntüleri, kumlama ve aşındırma işlemlerinin önemli derecede yüzey değişikliğine yol açtığını göstermiştir.; The aim of this study was to evaluate the influence of different surface treatments and artificial aging on the surface roughness, phase transformation, flexural strength of Y-TZP ceramics. Two hundred eighty bar-shaped specimens from four type Y-TZP ceramics (Prettau, IPS e.max ZirCAD, Vita In-Ceram YZ, Lava) were prepared and divided into seven groups (n=10) according to the surface treatments and aging used: Control, sandblasting, sandblasting+aging, grinding, grinding+aging, Er:YAG laser, Er:YAG laser+aging. Aging procedure was carried out by applying 10000 thermal cycles (5-55 °C) and 100000 mechanical loading (50 N). Surface roughness values (Ra) were measured with a profilometer. All of the specimens subjected to XRD analysis to determine phase transformation. Specimens were subjected to a three point bending test and loaded until fracture according to ISO 6872. SEM and AFM analysis were performed to one specimen from each group. Data were analyzed using one way ANOVA, Kruskal-Wallis, Tukey HSD and Dunn's/Bonferroni tests (p<0,05). The variability of flexural strength values was analyzed using Weibull distribution function and Weibull modulus (m) calculated for each group. Pearson correlations between surface roughness, relative amount of monoclinic phase and flexural strength were calculated. Grinding and sandblasting groups showed higher roughness values compared with the control and laser groups (p<0,05). The differences of the Ra values between the laser and control groups were insignificant (p>0,05). Prettau treated with grinding showed the highest (1,34±0,14), ZirCAD control group showed the lowest (0,24±0,02) Ra values. According to XRD analysis for all materials, the highest amount of monoclinic phase was found after sandblasting. Grinding groups showed higher values of monoclinic phase compared with laser and control groups (p<0,05). Grinding groups showed lower flexural strength values compared with the control groups (p<0,05). There were no significant difference between flexural strength values of control and sandblasting groups (p>0,05). Laser treatment was not effective on flexural strength (p>0,05). According to the Weibull analysis grinding procedure decreased the m values in each material. Artificial aging showed similar roughness and flexural strength values compared with the non-aged groups (p>0,05). SEM and AFM images showed significant surface changes with sandblasting and grinding procedures.
2015-01-01T00:00:00ZFarklı üretim tekniklerinin zirkonya esaslı restorasyonların optik özelliklerine etkisinin incelenmesiYılmaz, Tubahttp://hdl.handle.net/123456789/102832018-04-11T00:01:43Z2015-01-01T00:00:00ZFarklı üretim tekniklerinin zirkonya esaslı restorasyonların optik özelliklerine etkisinin incelenmesi
Yılmaz, Tuba
Bu in-vitro çalışmada dört farklı veneerleme tekniği ve tam kontur tekniğinin zirkonya esaslı seramiklerin renk, translusens, opalesans ve floresans özelliklerine etkisinin incelenmesi amaçlanmıştır. Altmış adet disk şeklindeki örnek (10 mm çap; 0,5±0,01 mm kalınlık) zirkonya bloklardan üretildi ve sinterlendi. Örnekler veneerleme tekniğine göre rastgele 4 gruba ayrıldı (n=15): Tabakalama (T), Presleme (P), Cut-back (CB), CO (CO). T, P ve CB grubundaki zirkonya altyapılara ZirLiner uygulandı. T grubundaki örnekler nano-florarapatit veneer seramiği ile veneerlendi. P grubundaki örnekler florarapatit cam seramik ingotlar ile ısı ve basınç altında preslendi. CB grubundaki örnekler önce presleme ingotları ısı ve basınç altında preslendi. Ardından mine seramiği ile kaplandı. CO grubu için veneer seramikleri lityum disilikat cam seramik bloklardan CAD/CAM ünitesi ile tasarlanarak frezelendi. Lityum disilikat veneer seramiği ile zirkonya altyapı bir cam füzyon seramiği ile birleştirildi ve kristalize edildi. Tam kontur zirkonya grubu (TK) örnekleri zirkonya bloklardan üretildi. Renklendirme likiti uygulandı ve ardından sinterlendi. Örneklerin renk parametreleri (L*a*b*) bir spektrofotometre ile ölçülerek; renk farkı (ΔE), translusens parametresi (TP), opalesans parametresi (OP) ve floresans değerleri hesaplandı. Sonuçların analiz edilmesi için tek-yönlü ANOVA ve Kruskal-Wallis testleri, Tukey HSD ve Bonferonni testleri çoklu karşılaştırma ile birlikte kullanıldı (P<0,05). Grupların ΔE değerleri arasında önemli fark bulunmuştur (P<0,05). ΔE değerleri T, P, CB, CO ve TK grupları için sırasıyla 4,47; 2,11; 3,75; 2,86 ve 2,34 olarak tespit edilmiştir. T ve CB gruplarında renk farkı klinik olarak kabul edilemez düzeydedir (ΔE>3,7). Grupların TP değerleri arasında önemli önemlidir (P<0,05) ve TP değerleri CO>P>CB>T>TK şeklinde sıralanmıştır. Grupların OP değerleri arasında önemli fark bulunmuştur (P<0,05) ve grupların OP değerleri P>CO>CB>T>TK şeklinde sıralanmıştır. TP değerleri ile OP değerleri arasında güçlü korelasyon bulunmuştur (r2=0,861). Grupların floresans değerleri arasında önemli fark bulunmuştur (P<0,05) ve grupların floresans sıralaması TK>T>CO>P>CB şeklinde olmuştur. TP ile floresans değerleri arasında (r2= 0,151) ve OP ile floresans değerleri arasında önemli korelasyonlar bulunmuştur (r2=0,227). Zirkonya esaslı tam seramiklerin optik özellikleri üretim tekniklerinden önemli derecede etkilenmektedir. Bu nedenle hastaların klinik durumuna uygun tekniğin ve seramik tipinin seçimi önemlidir.; The aim of this in-vitro study was to investigate the effect of four different veneering techniques and full-contour zirconia tecnique on the color, translucency, opalescence and fluorescence properties of zirconia-based systems. Sixty disc-shaped specimens (10 mm diameter, 0,5±0,01 mm thickness) were fabricated from zirconia blocks and sintered. Specimens were randomly devided into 4 groups according to veneering techniques (n=15): Layering (L), Pressing (P), Cut-back (CB) and CAD-on (CO). ZirLiner was applied to the L, P and CB groups. Specimens in group L were veneered with nano-fluorapatite veneering ceramic. Specimens in group P were heat-pressed with fluorapatite glass-ceramic ingots. Specimens in group CB were heat-pressed with pressing ingots and than veneered with enamel veneering ceramic. In group CO the veneering ceramics were designed with and milled from lithium disilicate glass-ceramic blocks in CAD/CAM unit. Lithium disilicate veneering ceramics and zirconia frameworks were fused to each other by a glass-fusion ceramic and crystallized. Full-contour zirconia group (FZ) specimens were fabricated from zirconia blocks (10 mm diameter; 1,5±0,01 mm thickness). Coloring liqud was applied and than sintered. Color parameters (L*a*b*) were measured with a spectrophotometer and color difference (ΔE), translucency parameter (TP), opalescence parameter (OP) and fluorescence properties were calculated. The results were analyzed with One-way ANOVA and Kruskal-Wallis tests with Tukey HSD and Bonferonni multiple comprasison tests (P<0,05). There were significant differences between the ΔE of the groups (P<0,05). ΔE values for groups L, P, CB, CO and FZ were 4,47; 2,11; 3,75; 2,86 and 2,34 respectively. There were unacceptable color differences in L and CB groups (ΔE>3,7). There were significant differences between the TP values of the groups (P<0,05) and listed as CO>P>CB>L>FZ. There were significant differences between the OP values of the groups (P<0,05) and listed as P>CO>CB>L>FZ. There were strong correlastions between TP and OP values (r2=0,861). There were significant differences between the flourescence values of the groups (P<0,05) and listed as FZ>L>CO>P>CB. There were significant correlations between TP and fluorescence values (r2= 0,151) and between OP and fluorescence values (r2=0,227). Optical properties of the zirconia-based systems are greatly affected by the fabrication techniques. Therefore selection of appropriate technique and ceramic type is important for clinical conditions of the patients.
2015-01-01T00:00:00Zİki farklı polimerizasyon mekanizmasına sahip rezin simanların pulpa odasına diffüze olan HEMA miktarının incelenmesiTak, Önjenhttp://hdl.handle.net/123456789/101232018-04-05T00:01:26Z2008-01-01T00:00:00Zİki farklı polimerizasyon mekanizmasına sahip rezin simanların pulpa odasına diffüze olan HEMA miktarının incelenmesi
Tak, Önjen
Bu çalışmanın amacı; çürükten etkilenmiş ve etkilenmemiş posterior dişlerde farklı kalan dentin kalınlıklarında, IPS Empress II porselen sistemi ile hazırlanan inley restorasyonların, iki farklı polimerizasyon (kimyasal ve dual polimerizasyon) mekanizmasına sahip kompozit rezin simanlar ile yapıştırıldıktan sonra, pulpa odasına diffüze olan 2-Hidroksietil metakrilat (HEMA) salınımını High Performance Liquid Chromatography (HPLC) analizi ile in-vitro koşullarda değerlendirmektir. Çalışmada 60 adet çürüklü ve 60 adet çürüksüz olmak üzere toplam 120 adet insan molar dişleri kullanıldı. Molar dişler, oklüzal yüzeyleri üstte kalacak şekilde mine sement birleşim sınırının 5 mm apikal seviyesine kadar akrilik bloklara gömülerek; mesiodistal olarak 6 mm, bukkolingual olarak 3 mm ve derinliği okluzoservikal olarak 2 mm olacak şekilde standart kavite açma makinesi ile Klass I inley kaviteler açıldı. Çürüklü dişlerde standart kaviteler açıldıktan sonra, kalan çürük dokusu çürük belirleme ajanı ile tespit edilip su soğutmalı angulduruva ile kaldırıldı. Daha sonra dişler, mine-sement sınırının 2 mm apikalinden köklerinden ayrıldı ve pulpa dokusu uzaklaştırıldı. Kavite tabanı ile pulpa odasının tavanı arasındaki kalan dentin kalınlığı; çürüksüz dişlerde pulpa boynuzları ile pulpa odası tavanının orta noktası, çürüklü dişlerde ise en derin çürük bölgesi ile pulpa boynuzları olmak üzere 4 noktadan kumpasla ölçüldü. Dişler; 0,5-1,9 mm ve 2-3,5 mm olacak şekilde iki farklı dentin kalınlıklarında alt gruplara ayrıldı ve İlgili dentin kalınlıklarına göre sınıflandırılan örneklerden oluşan 3 farklı siman grubu (RelyX ARC, Multilink Automix, Panavia F 2.0) oluşturuldu (n=10). Hazırlanan modellerdeki kavitelere uygun olacak şekilde IPS Empress II porselen materyalinden restorasyonlar yapıldı. Porselen inley restorasyonlar dişlere yapıştırılmadan önce, dişlerin mine-sement sınırına 1 ml distile su içeren polipropilen tüpler kırmızı yapışkan mumla sabitlendi. Uyumlanan porselen restorasyonlar tek bir kişi tarafından 3 farklı kompozit rezin siman ile parmak basıncı altında dişlere yapıştırıldı. Hazırlanan örneklere yapıştırılmış olan polipropilen tüpler içerisindeki 1 ml distile su, polimerizasyon sonrası 4,32 dakika ve 24 saatte değiştirildi. Polipropilen tüplerden plastik enjektörler ile 1 cc' lik numuneler alındı ve alınan numuneler HPLC cihazında ölçülerek salınan HEMA miktarı tespit edildi. HEMA miktarının nın tespiti, her monomere ait retansiyon zamanları ve bu zamanlarda oluşan pikler gözlenerek yapıldı. Testler sonucunda pulpa odasına salınan HEMA değerleri; yapıştırıcı kompozit rezin siman, test periyodu, kalan dentin kalınlığı, çürük durumu dikkate alınarak dört yönlü varyans analizi (ANOVA) ve bunu takiben Tukey HSD testlerine tabii tutuldu. Çalışmamızda porselen inley restorasyonların yapıştırılmasında kullanılan 3 farklı rezin simandan tüm zaman periyotlarında HEMA salınmıştır. En fazla toplam HEMA salınımını Multilink Automix, en az salınımı ise Rely X ARC rezin siman göstermiştir. HEMA salınımı açısından; Multilink Automix ile RelyX ARC ve Panavia F arasındaki fark istatistik olarak önemli iken (p<0,05), Panavia F ile RelyX ARC arasında istatistik olarak önemli fark görülmemiştir (p=0,615). En fazla HEMA salınımı, 0,5-1,9 mm kalan dentin kalınlığında Multilink Automix rezin simanında tespit edilmiştir. Rezin simanlardan en fazla salınımın 24 saat sonunda olduğu görülmüştür. Ancak 4,32 dakika ile 24 saat arasında istatistik olarak önemli bir fark bulunmamıştır (p=0,597). Dişlerde çürük varlığı ya da yokluğu, HEMA salınımını etkilememiştir (p=0,386). Tüm dişlerde kalan dentin kalınlığı arttıkça, HEMA salınım miktarı azalmıştır (p<0,05). Literatürde gösterilen değerler dikkate alındığında, test edilen rezin simanlar pulpa dokusuna toksik etkiye sahip değildir.; The aim of this study was to evaluate the HEMA diffusion amounts from composite resin cements that have two different polymerization mechanism in non-caries and caries human molar teeth at different remaining dentin thickness by HPLC in-vitro. 120 freshly extracted caries and non-caries human molar teeth were used in this study. Molar teeth were embedded in chemically cured acrylic resin blocks up to 5 mm below the cemento-enamel junction. Class 1 inlay cavity was prepared using a standart cavity instrument according to the following guidelines; mesio-distally 6mm, bucco-lingually 3mm and occluso-cervically 2mm. Remaining caries were determined by using caries indicator and removed with contra-angel handpiece. In each tooth, the root system was cut transversely 2 mm apical to the cemento-enamel junction and discarded. The remaining dentin thickness between the pulpal wall of the cavity and the roof of the pulp chamber was measured at 4 points for each tooth. The teeth were divided into two sub-groups with dentin thickness in the ranges 0.5-1.9mm and 2-3.5 mm and 3 different cement groups (RelyX ARC, Multilink Automix, Panavia F 2.0) were generated. IPS Empress 2 ceramic restorations were manufactured to restore the prepared cavities. Before cementation, a polypropylene chamber containing 1 mm distilled water was attached to each tooth at the cemento-enamel junction with red sticky wax. Ceramic restorations were cemented using 3 different composite resin cement under finger pressure by the same investigator. The contents of the polypropylene chambers were replaced with freshly distilled water at 4.32 min. and 24 hours. The eluates were then analyzed for HEMA release by HPLC device. After tests, HEMA diffusion amounts were analyzed using 4-way ANOVA and Tukey HSD test. HEMA was detected from 3 different resin cement at all time periods. Multilink Automix resin cement showed the highest HEMA release and RelyX ARC resin cement demonstrated the lowest HEMA release. While there were significant differences between Multilink Automix and RelyX ARC - Panavia F (p<0.05), no significant difference was detected between Panavia F and RelyX ARC (p=0.615). The highest HEMA release was determined in Multilink Automix resin cement at 0.5-1.9 mm remaining dentin thickness. In this study, the highest HEMA release was observed after 24 h. No significant difference was found between 4.32 min and 24 h. Caries precence or absence in teeth did not affect the HEMA release. The increase of the remaining dentin thickness reduced the HEMA release amount. The resin cements tested had no toxic effect to the pulp when the results in the literatures were considered.
2008-01-01T00:00:00Z